SDR Mühendislik sizler için Ayasofya’yı incelemiş ve Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası statüsüne kavuşan bu ihtişamlı yapının yapım aşamasından günümüze kadar uzanan tarihi geçmişi hakkında bilgileri derledik.
Ayasofya ilk olarak I.Konstantin’in oğlu Konstantinus tarafından ahşap çatılı bir bazilika olarak inşa ettirilmiş ve yapımı 360 yılında tamamlanmıştır. İlk yapıldığında Megale Ekklesia (Büyük Kilise) olarak adlandırılmış, 430 yılından sonra kutsal bilgelik anlamındaki Ayasofya adını almıştır. İnşaat malzemeleri imparatorluğun değişik bölgelerinden temin edilmiştir. Mısır’dan 8 kırmızı sütun, Efes Artemis tapınağından, Ba’albekten ve Kapıdağ Yarımadası’ndan pek çok sütun getirilmiştir. Yine aynı şekilde mermerler değişik yerlerden tedarik edilmiştir. İnşasında imparatorun çok emeği olduğu söylenmektedir. Darıca müteahhit incelemelerine göre Kubbe çapı 33 metredir. Bu devasa kubbeyi desteklemek için zaman içerisinde yeni payandalar eklenmek zorunda kalınmıştır. 860 yılındaki depremde çatlayan kubbe İmparator Basileus tarafından tamir edilmiştir. Pek çok kez çıkan ayaklanmalar, savaşlar ve depremler yüzünden harap olmuş ve yeniden inşa edilmiştir.
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’un fethinden sonra harap haldeki binayı tamir ettirerek cami haline dönüştürmüş ve ilk minaresinin tuğladan inşa edilmesini sağlamıştır. Minarelerden diğeri Sultan II. Beyazıt tarafından bu muhteşem yapıya eklettirilmiştir. Caminin bütünüyle çöküşünü engellemek için her tarafına oldukça büyük payandalar yapılmıştır. I.Mahmut döneminde binaya şadırvan, sıbyan mektebi, imaret, kütüphane ve mihrap eklenmiş ve şahane mozaiklerin üzerleri sıvayla kapatılmıştır.
Mimar Sinan’ın Ayasofya Restorasyonları
SDR araştırmalarına göre Mimar Sinan Ayasofya’nın ayakta kalması için pek çok restorasyon gerçekleştirmiştir. 24 tane payanda ekleyerek binanın zaman içerisinde çökmesini engellemiştir. Yine Hünkar Mahfili, batı kısmındaki iki minare, II.Selim Türbesi Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. Depremlere karşı dayanıklılığını artırmak için pek çok kolon ve payanda yine bu büyük mimar tarafından inşa edilmiştir. Ana kubbenin sağlamlaştırılması için ana kolonlarla yan duvarlar arasına kemerler inşa etmiş ve tüm bunları gerçekleştirirken mimari tarzın bütünlüğünü korumuştur. Zaman içerisinde kilise, cami, müze olarak işlev görmüştür. Şu anda cami olarak kullanılmaktadır. Geçmişten bugüne geçirdiği aşamalar, mimari ve mühendislik harikası olan bu yapının değerini daha da arttırmıştır.